Medical Point Gaziantep Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Tayfun Şahiner, hızlı kilo alıp verme, şeker hastalığı, dengesiz beslenme ve gebeliğin, safra taşı oluşumuna yatkınlığı artırabileceğini belirtti.Hastaneden yapılan açıklamaya göre, son yıllarda beslenme alışkanlıklarında yaşanan olumsuz değişiklikler, safra kesesi taşı hastalığında belirgin bir artışa neden oluyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. İbrahim Tayfun Şahiner, safra kesesindeki taşların, ağrının yanı sıra safra kesesi iltihabına da sebep olabileceğini bildirdi.
Taşların safra kesesine ya da ana safra yoluna düşerek tıkanma ve iltihaplanmaya yol açabildiğini kaydeden Şahiner, bunun gibi karmaşık klinik durumların hayati tehditler oluşturabilecek boyutlara ulaşabileceğini vurguladı.Safra sıvısının; safra asitleri, kolesterol ve çeşitli minerallerden oluştuğunu aktaran Şahiner, "Safra asitleri veya kolesterol dengesindeki bozukluklar, safra sıvısının kıvamını etkileyerek öncelikle safra çamuru, ardından safra taşının oluşmasına neden olmakta. Hızlı kilo alıp verme, şeker hastalığı, dengesiz beslenme ve gebelik, safra taşı oluşumuna yatkınlığı artırabilir. Safra kesesinin fizyolojik olarak çalışmasını olumsuz yönde etkileyebilecek mide, yemek borusu ve obeziteye yönelik çeşitli cerrahi operasyonlar, safra kesesinde taş oluşumunu kolaylaştırabilir." değerlendirmesinde bulundu.Şahiner, safra kesesinde taş olan hastalarda çoğu zaman mide ağrısı, hazımsızlık, yemeklerden sonra şişkinlik, karın sağ üst kısmında ve bazen sırta doğru yansıyan ağrılar gözlemlendiğini, ilerlemiş hastalıklarda ateş, bulantı ve kusma; safra yolu tıkanıklığı durumlarında ise sarılık meydana gelebileceğine değindi.
Bu semptomların bir kısmının, mide ve on iki parmak bağırsağı hastalıklarında da görülebilmesi nedeniyle safra kesesi taşları için ayırıcı tanı yapmanın oldukça önemli olduğunu kaydeden Şahiner, "Safra kesesinde taş varlığından şüphelenildiğinde, ilk olarak hekime başvurulmalı ve ayrıntılı bir fizik muayene yapılmalı. Safra kesesi hastalıklarında öncelikle yapılması gereken tetkik, karın ultrasonografisi. Ardından, kan biyokimyası ve tam kan sayımı gibi testlerle mevcut iltihabi durumlar veya varsa safra yollarındaki tıkanıklıklar değerlendirilir. Gerekli görülürse, safra kesesi ve safra yollarını görüntülemek için MR kullanılabilir." ifadelerini kullandı.Bu hastalıkta tedavinin, "kolesistektomi" adı verilen ameliyatla safra kesesinin alınması olduğunu aktaran Şahiner, şunları kaydetti:"Günümüzde altın standart olarak, kapalı (laparoskopik) yöntemle ameliyat gerçekleştirilmekte. Ameliyat, yaklaşık 2 santimetre büyüklüğündeki 3 veya 4 küçük kesiden kamera ve el aletleri yardımıyla yapılıyor. Safra kesesi, içerisindeki taşlarla alınıyor ve patolojik inceleme için gönderiliyor. Bu yöntemle yapılan tedavi, ameliyat sonrası ağrının minimal olması, yara yeri enfeksiyonunun çok düşük bir risk taşıması ve kısa sürede normal yaşantıya dönülmesi gibi hastaya birçok avantaj sağlar. Genellikle, hastalar, ameliyat günü takip amacıyla hastanede kalır ve ertesi gün taburcu edilir."
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. İbrahim Tayfun Şahiner, safra kesesindeki taşların, ağrının yanı sıra safra kesesi iltihabına da sebep olabileceğini bildirdi.
Taşların safra kesesine ya da ana safra yoluna düşerek tıkanma ve iltihaplanmaya yol açabildiğini kaydeden Şahiner, bunun gibi karmaşık klinik durumların hayati tehditler oluşturabilecek boyutlara ulaşabileceğini vurguladı.Safra sıvısının; safra asitleri, kolesterol ve çeşitli minerallerden oluştuğunu aktaran Şahiner, "Safra asitleri veya kolesterol dengesindeki bozukluklar, safra sıvısının kıvamını etkileyerek öncelikle safra çamuru, ardından safra taşının oluşmasına neden olmakta. Hızlı kilo alıp verme, şeker hastalığı, dengesiz beslenme ve gebelik, safra taşı oluşumuna yatkınlığı artırabilir. Safra kesesinin fizyolojik olarak çalışmasını olumsuz yönde etkileyebilecek mide, yemek borusu ve obeziteye yönelik çeşitli cerrahi operasyonlar, safra kesesinde taş oluşumunu kolaylaştırabilir." değerlendirmesinde bulundu.Şahiner, safra kesesinde taş olan hastalarda çoğu zaman mide ağrısı, hazımsızlık, yemeklerden sonra şişkinlik, karın sağ üst kısmında ve bazen sırta doğru yansıyan ağrılar gözlemlendiğini, ilerlemiş hastalıklarda ateş, bulantı ve kusma; safra yolu tıkanıklığı durumlarında ise sarılık meydana gelebileceğine değindi.
Bu semptomların bir kısmının, mide ve on iki parmak bağırsağı hastalıklarında da görülebilmesi nedeniyle safra kesesi taşları için ayırıcı tanı yapmanın oldukça önemli olduğunu kaydeden Şahiner, "Safra kesesinde taş varlığından şüphelenildiğinde, ilk olarak hekime başvurulmalı ve ayrıntılı bir fizik muayene yapılmalı. Safra kesesi hastalıklarında öncelikle yapılması gereken tetkik, karın ultrasonografisi. Ardından, kan biyokimyası ve tam kan sayımı gibi testlerle mevcut iltihabi durumlar veya varsa safra yollarındaki tıkanıklıklar değerlendirilir. Gerekli görülürse, safra kesesi ve safra yollarını görüntülemek için MR kullanılabilir." ifadelerini kullandı.Bu hastalıkta tedavinin, "kolesistektomi" adı verilen ameliyatla safra kesesinin alınması olduğunu aktaran Şahiner, şunları kaydetti:"Günümüzde altın standart olarak, kapalı (laparoskopik) yöntemle ameliyat gerçekleştirilmekte. Ameliyat, yaklaşık 2 santimetre büyüklüğündeki 3 veya 4 küçük kesiden kamera ve el aletleri yardımıyla yapılıyor. Safra kesesi, içerisindeki taşlarla alınıyor ve patolojik inceleme için gönderiliyor. Bu yöntemle yapılan tedavi, ameliyat sonrası ağrının minimal olması, yara yeri enfeksiyonunun çok düşük bir risk taşıması ve kısa sürede normal yaşantıya dönülmesi gibi hastaya birçok avantaj sağlar. Genellikle, hastalar, ameliyat günü takip amacıyla hastanede kalır ve ertesi gün taburcu edilir."