SÜLEYMAN DÖNMEZ /TRABZON
Bugün Ukrayna krizini konuşacağız. Yapılan harekâtı ve ekonomik gelişmeleri değerlendireceğiz. Ne olması gerekiyor? Türkiye’nin atması gereken adımlar neler? Konuğumuz Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk Haberforza.com okuyucuları için değerlendirecek.
Öncelikle Merhaba. Nasıl değerlendiriyorsunuz Ukrayna Krizini?
Merhaba. Biliyorsunuz savaşlar hiçbir zaman iyi değerlendirilmez. Mutlaka olumsuz yönde etki yapar. Bütün dünya bundan olumsuz yönde etkileniyor. Bizim bölgemiz daha fazla etkilendi. Hemen yanı başımızda iki komşumuz bunlar aynı zamanda. Zor bir dönemden geçiyor aslında hem Türkiye hem dünya. Umarım en kısa zamanda biter de ondan sonra önümüze bakarız.
Ticarete Etkisi nedir bu savaşın Türkiye. Ukrayna ve Rusya Açısından?
Bir kere petrol fiyatlarından yola çıkmak lazım. Petrol ve gaza gelen fiyatlar bize bire bir olumsuz olarak yansıdı %100’ün üzerinde rakamlar bunlar. Tabii bütün yapısal faaliyetlerimizi de yeniden organize etmemize neden oldu. Sadece bizler açısından değil Türkiye açısından değerlendirdiğimizde Türkiye’nin enerjide dışa olan bağımlılığının bir an önce devreden çıkarılması yönünde hızlı adımların atılması gerektiğini ortaya koydu. Şu anda yenilenebilir enerjide gelişmeye açık, yeni yeni kararlar yayınlanmaya başladı. Bu iyi bir şey, geç kalınmış bir olay. Bizim enerjideki bağımlılığımızı mutlak suretle minimize etmemiz gerekiyor çünkü büyün üretim alanlarındaki girdiye baktığımız zaman enerji bizim birinci derecede giderlerimizi oluşturduğundan dolayı ülke olarak dışa bağımlılığı %10-15’lere indirmemiz lazım.
Her kriz bir alternatif çözümü de mi yaratıyor?
Doğru. Bizim geçmişte yapmamız gerekenleri yapmadığımızdan dolayı yaşadığımız problemlerin boyutu daha dalgalı hale geliyor yani bunlar bugünden itibaren yapılacak şeyler değildi aslında. Geçmişte yapmamız gerekiyordu. Hem anlaşmalarımız var dünya ile yaptığımız karbon ayak izi anlaşmaları vs. biz bir kere yenilenebilir kaynaklardan elde edebileceğimiz verimi maksimuma çıkartıp ov problemleri çözmeliyiz. Artık bir de şunu gördük biz; savunma sanayiinde son yıllarda attığımız adımlarla ülkenin dışa bağımlılığını önemli ölçüde azalttık. Diğer türlü yatırımlarla da aynı şekilde dışa bağımlılığımızı artık sadece enerjide değil diğer alanlarda da azaltmalıyız. Tarımda ciddi problemler var. Tarım gerçeği bir daha gün yüzüne çıktı bu savaşla birlikte. Tarım alanlarını çok iyi organize edip, elde edilecek kaynakları israf etmeden bu ülkenin buğdayını, pamuğunu, fındığını, zeytinini, elmasını, armudunu artık aklınıza bizim bire bir ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeye çıkarmak hatta bir adım öte oradan yapılacak ihracatla bu ülkeye kaynak sağlayabilmek hedef olmalı.
Bu krizde bir tartışma da Türkiye’nin gündemine geldi. ‘’bu süreçte tarafsız olmalıyız’’, ‘’bizim burada yerimiz Avrupa’dır’’ diyenler var bazı siyasetçiler de ‘’Asya’da yerimizi almalıyız’’ diyor. Ekonomik açıdan baktığımız zaman Türkiye’nin ne yapması gerekiyor?
Ben o konuda ne Asya’dan taraf ne de Avrupa’dan taraf olmanın doğru olacağını düşünmüyorum açıkçası. Bu savaşla ilgili Montrö’den dolayı tavrını gösterdi Türkiye biliyorsunuz. İki tarafa da barışçıl bir çözüm olması gerektiği yönünde adımlar attı. Ancak şöyle bir Türkiye gerçeği var; geçmişte bir Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu İmparatorluğu o tarihimizin bize verdiği güçle hareket edip Türkiye kendi tarafında herkesle geçim içerisinde olmalı ki başarabilsin. Çünkü bizim geçmiş tarihe baktığımız zaman çok fazla da dostumuz yok ama bir gerçek var Kurtuluş Savaşı’nda da en büyük destek aldığımız Rusya. Bunu da unutmamamız gerekiyor. Bizim bundan sonraki dünyada Türkiye kendi konumunu ve yerini; o eski gücünü bir daha ortaya koymalı ve Amerika’ya da Rusya’ya da Asya’daki devletlere de ‘’ben bir alternatifim’’ diyebilmeli. Bir öncü olmalı ve bu güç de bizim damalarımızda var.
Amerika Rusya’ya bir Ambargo uyguladı. Ekonomik ambargo ama Türkiye buna pek uymadı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güzel bir duruş gösterdi aslında bence. Zaten Türkiye bu savaş başlamadan önce ara buluculuk önerdi biliyorsunuz. Orada birinci öncelik bu savaşın yapılmamasıydı. Çünkü neticede insanlar ölüyor yani bunun kimseye bir faydası yok. Tamamen masada çözebilecekleri bir olayı yıkılmış, tamamen parçalanmış, ailelerin dağıldığı, çocukların öldüğü bir ortam oluşturdu Rusya.
Rusya oluşturdu diyorsunuz ama geldi kapısının önüne Amerika
Tabi ki yani bu zaten Amerika’nın başının altından çıkan bir olay.
Bu krizi Amerika yarattı diyorsunuz esasında
Kesinlikle Amerika yarattı. Çünkü Ukrayna ile Rusya’nın yapısına baktığınız zaman aynı soydan gelen yapı onlar kardeşler zaten yani. Sen o kardeşlerin arasındaki meseleyi çomak sokarak bu hale getirdin. Birinci sorumlu bence bu savaşta Amerika.
Kendi açısından baktığı zaman olaya Rusya’nın da haklı olduğu noktalar var ama olayı buraya taşıması hiç de doğru değil. Birinci öncelik insanları heba etmek değildi.
Şunu da soralım. İnsanlar heba oluyor yok oluyor ama bir gerçek de var Amerika oraya silahları yığarken kimsenin de sesi çıkmıyordu.
Yeni bir dünya anlayışına gitmek lazım. Şöyle düşünün bu savaşın bize de çok büyük zararları oldu. Avrupa’ya, Asya’ya da oldu. Bu gerçekten yola çıktığımız taktirde bütün dünyanın aslında buna ses çıkarması lazımdı ama Amerika’nın orta vadeli, uzun vadeli planları; Rusya’nın orta ve uzun vadeli planları olayı bu noktaya taşıdı.
Bu krizde Türkiye’nin önündeki fırsatlar nelerdir?
Tabi ciddi fırsatlar da doğdu. Avrupa’ya akan gaz akışını sağlayacak yerin artık Türkiye’den başka bir yer olamayacağı ortaya çıktı. Türkiye kendi yeraltı zenginliklerini bir an önce harekete geçirmesi gerektiği gerçeği oraya çıktı. Yıllardır söylüyoruz zaten bunu tarım gerçeği ortaya çıktı. Geleceğin artık en önemli sektörü tarım olacak diye söylüyoruz. Bizim tarım gerçeğimiz ortaya çıktı. Artık Türkiye’nin kaynaklarını iyi kullanmak zorunda olduğu gerçeği ortaya çıktı.
Nasıl kullanacak bunları?
Birinci öncelik devletin elinde olacak. Artık devlet istekli olarak değil zorunlu olarak bunu yapmak zorunda. Bizim örneğin kaynak kullanımında birinci, ikinci, üçüncü öncelik ayrımını yapmamız lazım. En zorunludan yola çıkıp daha sonra kaynakları buldukça diğerlerine geçebilirsiniz.
Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
Artık üretim, üretim, üretim diyoruz… üretimde verimlilik ve kaliteyi ön planda tutarak yapılması gerektiğini söylüyoruz. Biz bunu yağıyoruz.
Bugün Ukrayna krizini konuşacağız. Yapılan harekâtı ve ekonomik gelişmeleri değerlendireceğiz. Ne olması gerekiyor? Türkiye’nin atması gereken adımlar neler? Konuğumuz Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Sebahattin Arslantürk Haberforza.com okuyucuları için değerlendirecek.
Öncelikle Merhaba. Nasıl değerlendiriyorsunuz Ukrayna Krizini?
Merhaba. Biliyorsunuz savaşlar hiçbir zaman iyi değerlendirilmez. Mutlaka olumsuz yönde etki yapar. Bütün dünya bundan olumsuz yönde etkileniyor. Bizim bölgemiz daha fazla etkilendi. Hemen yanı başımızda iki komşumuz bunlar aynı zamanda. Zor bir dönemden geçiyor aslında hem Türkiye hem dünya. Umarım en kısa zamanda biter de ondan sonra önümüze bakarız.
Ticarete Etkisi nedir bu savaşın Türkiye. Ukrayna ve Rusya Açısından?
Bir kere petrol fiyatlarından yola çıkmak lazım. Petrol ve gaza gelen fiyatlar bize bire bir olumsuz olarak yansıdı %100’ün üzerinde rakamlar bunlar. Tabii bütün yapısal faaliyetlerimizi de yeniden organize etmemize neden oldu. Sadece bizler açısından değil Türkiye açısından değerlendirdiğimizde Türkiye’nin enerjide dışa olan bağımlılığının bir an önce devreden çıkarılması yönünde hızlı adımların atılması gerektiğini ortaya koydu. Şu anda yenilenebilir enerjide gelişmeye açık, yeni yeni kararlar yayınlanmaya başladı. Bu iyi bir şey, geç kalınmış bir olay. Bizim enerjideki bağımlılığımızı mutlak suretle minimize etmemiz gerekiyor çünkü büyün üretim alanlarındaki girdiye baktığımız zaman enerji bizim birinci derecede giderlerimizi oluşturduğundan dolayı ülke olarak dışa bağımlılığı %10-15’lere indirmemiz lazım.
Her kriz bir alternatif çözümü de mi yaratıyor?
Doğru. Bizim geçmişte yapmamız gerekenleri yapmadığımızdan dolayı yaşadığımız problemlerin boyutu daha dalgalı hale geliyor yani bunlar bugünden itibaren yapılacak şeyler değildi aslında. Geçmişte yapmamız gerekiyordu. Hem anlaşmalarımız var dünya ile yaptığımız karbon ayak izi anlaşmaları vs. biz bir kere yenilenebilir kaynaklardan elde edebileceğimiz verimi maksimuma çıkartıp ov problemleri çözmeliyiz. Artık bir de şunu gördük biz; savunma sanayiinde son yıllarda attığımız adımlarla ülkenin dışa bağımlılığını önemli ölçüde azalttık. Diğer türlü yatırımlarla da aynı şekilde dışa bağımlılığımızı artık sadece enerjide değil diğer alanlarda da azaltmalıyız. Tarımda ciddi problemler var. Tarım gerçeği bir daha gün yüzüne çıktı bu savaşla birlikte. Tarım alanlarını çok iyi organize edip, elde edilecek kaynakları israf etmeden bu ülkenin buğdayını, pamuğunu, fındığını, zeytinini, elmasını, armudunu artık aklınıza bizim bire bir ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeye çıkarmak hatta bir adım öte oradan yapılacak ihracatla bu ülkeye kaynak sağlayabilmek hedef olmalı.
Bu krizde bir tartışma da Türkiye’nin gündemine geldi. ‘’bu süreçte tarafsız olmalıyız’’, ‘’bizim burada yerimiz Avrupa’dır’’ diyenler var bazı siyasetçiler de ‘’Asya’da yerimizi almalıyız’’ diyor. Ekonomik açıdan baktığımız zaman Türkiye’nin ne yapması gerekiyor?
Ben o konuda ne Asya’dan taraf ne de Avrupa’dan taraf olmanın doğru olacağını düşünmüyorum açıkçası. Bu savaşla ilgili Montrö’den dolayı tavrını gösterdi Türkiye biliyorsunuz. İki tarafa da barışçıl bir çözüm olması gerektiği yönünde adımlar attı. Ancak şöyle bir Türkiye gerçeği var; geçmişte bir Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu İmparatorluğu o tarihimizin bize verdiği güçle hareket edip Türkiye kendi tarafında herkesle geçim içerisinde olmalı ki başarabilsin. Çünkü bizim geçmiş tarihe baktığımız zaman çok fazla da dostumuz yok ama bir gerçek var Kurtuluş Savaşı’nda da en büyük destek aldığımız Rusya. Bunu da unutmamamız gerekiyor. Bizim bundan sonraki dünyada Türkiye kendi konumunu ve yerini; o eski gücünü bir daha ortaya koymalı ve Amerika’ya da Rusya’ya da Asya’daki devletlere de ‘’ben bir alternatifim’’ diyebilmeli. Bir öncü olmalı ve bu güç de bizim damalarımızda var.
Amerika Rusya’ya bir Ambargo uyguladı. Ekonomik ambargo ama Türkiye buna pek uymadı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güzel bir duruş gösterdi aslında bence. Zaten Türkiye bu savaş başlamadan önce ara buluculuk önerdi biliyorsunuz. Orada birinci öncelik bu savaşın yapılmamasıydı. Çünkü neticede insanlar ölüyor yani bunun kimseye bir faydası yok. Tamamen masada çözebilecekleri bir olayı yıkılmış, tamamen parçalanmış, ailelerin dağıldığı, çocukların öldüğü bir ortam oluşturdu Rusya.
Rusya oluşturdu diyorsunuz ama geldi kapısının önüne Amerika
Tabi ki yani bu zaten Amerika’nın başının altından çıkan bir olay.
Bu krizi Amerika yarattı diyorsunuz esasında
Kesinlikle Amerika yarattı. Çünkü Ukrayna ile Rusya’nın yapısına baktığınız zaman aynı soydan gelen yapı onlar kardeşler zaten yani. Sen o kardeşlerin arasındaki meseleyi çomak sokarak bu hale getirdin. Birinci sorumlu bence bu savaşta Amerika.
Kendi açısından baktığı zaman olaya Rusya’nın da haklı olduğu noktalar var ama olayı buraya taşıması hiç de doğru değil. Birinci öncelik insanları heba etmek değildi.
Şunu da soralım. İnsanlar heba oluyor yok oluyor ama bir gerçek de var Amerika oraya silahları yığarken kimsenin de sesi çıkmıyordu.
Yeni bir dünya anlayışına gitmek lazım. Şöyle düşünün bu savaşın bize de çok büyük zararları oldu. Avrupa’ya, Asya’ya da oldu. Bu gerçekten yola çıktığımız taktirde bütün dünyanın aslında buna ses çıkarması lazımdı ama Amerika’nın orta vadeli, uzun vadeli planları; Rusya’nın orta ve uzun vadeli planları olayı bu noktaya taşıdı.
Bu krizde Türkiye’nin önündeki fırsatlar nelerdir?
Tabi ciddi fırsatlar da doğdu. Avrupa’ya akan gaz akışını sağlayacak yerin artık Türkiye’den başka bir yer olamayacağı ortaya çıktı. Türkiye kendi yeraltı zenginliklerini bir an önce harekete geçirmesi gerektiği gerçeği oraya çıktı. Yıllardır söylüyoruz zaten bunu tarım gerçeği ortaya çıktı. Geleceğin artık en önemli sektörü tarım olacak diye söylüyoruz. Bizim tarım gerçeğimiz ortaya çıktı. Artık Türkiye’nin kaynaklarını iyi kullanmak zorunda olduğu gerçeği ortaya çıktı.
Nasıl kullanacak bunları?
Birinci öncelik devletin elinde olacak. Artık devlet istekli olarak değil zorunlu olarak bunu yapmak zorunda. Bizim örneğin kaynak kullanımında birinci, ikinci, üçüncü öncelik ayrımını yapmamız lazım. En zorunludan yola çıkıp daha sonra kaynakları buldukça diğerlerine geçebilirsiniz.
Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
Artık üretim, üretim, üretim diyoruz… üretimde verimlilik ve kaliteyi ön planda tutarak yapılması gerektiğini söylüyoruz. Biz bunu yağıyoruz.