Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünden Doç. Dr. Arif Mansur Coşar, karaciğer yağlanmasına bağlı gelişen karaciğer sirozunun, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda giderek daha sık görüldüğünü bildirdi. Coşar, yaptığı yazılı açıklamada, karaciğerin, kalp, beyin, böbrek ve akciğer gibi hayati bir organ olduğunu belirtti.Karaciğerin en önemli hastalığının siroz olduğuna işaret eden Coşar, "Hepatit virüsleri olarak adlandırılan Hepatit B, C ve D virüsleri ile alkol ve benzeri toksik maddelerin uzun süreli kullanımı, bilinen en yaygın siroz sebepleridir." ifadesini kullandı.
Coşar, günümüzde giderek artan oranda alkol kullanımı dışında karaciğer yağlanması da yapan sebeplere bağlı olarak gelişen yağlı karaciğer hastalığının da önemli bir siroz sebebi olduğuna dikkati çekerek, "Şişmanlık, şeker hastalığı, hipertansiyon ve kan yağlarının yüksekliği gibi çeşitli hastalıkların birlikteliği şeklinde ortaya çıkan metabolik sendrom, alkolik olmayan yağlı karaciğer gelişmesinin en önemli nedenleridir." bilgisini paylaştı.Tüm incelemelere rağmen siroz hastalarının yaklaşık yüzde10-15'inde sebep bulunamadığını ve bu durumu sebebi belli olmayan siroz olarak adlandıklarını kaydeden Coşar, şöyle devam etti:"Siroz hastalığı, karaciğerde yapı ve işlev bozukluğu ile seyreder. Bu bozukluk/hasarlar sonucu gelişen yetersizliklere bağlı belirtiler genellikle uzun bir zaman içinde ortaya çıkar. Bu nedenle sirozun erken dönemlerinde genellikle belirtiler fark edilmez. Siroza yol açan hasar nedenine bağlı olarak hastalık derecesi ilerledikçe hasta ve doktor tarafından fark edilecek belirti ve bulgular ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtilerden çoğu iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı-kusma, halsizlik, yorgunluk, kas güçsüzlüğü ve kramplar, kansızlık gibi siroza has değildir ve başka hastalıklarda da görülebilir. "Coşar, siroz ve karaciğer kanserine yol açabilen Hepatit B virüs enfeksiyonunun, aşıyla korunulabilen bir hastalık olduğuna vurgu yaparak, 2000'den beri Türkiye'de yeni doğanlara aşının rutin olarak uygulandığını ifade etti.Türkiye'de alkole bağlı siroz olgularının, daha az görülse de artma eğiliminde olduğunu belirterek, "Karaciğer yağlanmasına bağlı gelişen karaciğer sirozu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda giderek daha sık görülmektedir. Obezite ve şeker hastalığı sıklığındaki artışa paralel olarak artan bu siroz sebebinin diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri dışında günümüzde genel kabul gören ve ülkemizde uygulanabilecek bir ilaç tedavi yöntemi henüz yoktur." ifadesini kullandı.
Coşar, erken evrede başlanacak tedavilerin daha iyi sonuçlar verse de hastalığın her evresi için uygun tedavi yaklaşımlarının mevcut olduğunu ve ileri evre/son dönem karaciğer sirozunun kesin tedavisinin karaciğer nakli olduğunu kaydetti.
Coşar, günümüzde giderek artan oranda alkol kullanımı dışında karaciğer yağlanması da yapan sebeplere bağlı olarak gelişen yağlı karaciğer hastalığının da önemli bir siroz sebebi olduğuna dikkati çekerek, "Şişmanlık, şeker hastalığı, hipertansiyon ve kan yağlarının yüksekliği gibi çeşitli hastalıkların birlikteliği şeklinde ortaya çıkan metabolik sendrom, alkolik olmayan yağlı karaciğer gelişmesinin en önemli nedenleridir." bilgisini paylaştı.Tüm incelemelere rağmen siroz hastalarının yaklaşık yüzde10-15'inde sebep bulunamadığını ve bu durumu sebebi belli olmayan siroz olarak adlandıklarını kaydeden Coşar, şöyle devam etti:"Siroz hastalığı, karaciğerde yapı ve işlev bozukluğu ile seyreder. Bu bozukluk/hasarlar sonucu gelişen yetersizliklere bağlı belirtiler genellikle uzun bir zaman içinde ortaya çıkar. Bu nedenle sirozun erken dönemlerinde genellikle belirtiler fark edilmez. Siroza yol açan hasar nedenine bağlı olarak hastalık derecesi ilerledikçe hasta ve doktor tarafından fark edilecek belirti ve bulgular ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtilerden çoğu iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı-kusma, halsizlik, yorgunluk, kas güçsüzlüğü ve kramplar, kansızlık gibi siroza has değildir ve başka hastalıklarda da görülebilir. "Coşar, siroz ve karaciğer kanserine yol açabilen Hepatit B virüs enfeksiyonunun, aşıyla korunulabilen bir hastalık olduğuna vurgu yaparak, 2000'den beri Türkiye'de yeni doğanlara aşının rutin olarak uygulandığını ifade etti.Türkiye'de alkole bağlı siroz olgularının, daha az görülse de artma eğiliminde olduğunu belirterek, "Karaciğer yağlanmasına bağlı gelişen karaciğer sirozu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda giderek daha sık görülmektedir. Obezite ve şeker hastalığı sıklığındaki artışa paralel olarak artan bu siroz sebebinin diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri dışında günümüzde genel kabul gören ve ülkemizde uygulanabilecek bir ilaç tedavi yöntemi henüz yoktur." ifadesini kullandı.
Coşar, erken evrede başlanacak tedavilerin daha iyi sonuçlar verse de hastalığın her evresi için uygun tedavi yaklaşımlarının mevcut olduğunu ve ileri evre/son dönem karaciğer sirozunun kesin tedavisinin karaciğer nakli olduğunu kaydetti.