ŞEHİR MESELİ
"bihakk-ı hazret-i mecnun izâle eyleye hak
serimde derd-i hıredden biraz eser kaldı"
keçecizade izzet molla
bu şehir yaralar beni
her yer kırık aynalar tapınağı
düşler kendi kuruntumuz yolculuk zamanına
mumdan gemiler senin için eriyor yokluk denizinde
yaralı bir deniz kuşu giriyor gemilerin intihar taslağına
kırpılmış her yerinden hatıralar.
dip’e çeken cıva teni üşüten talan
bulutlara taş atıyor çocuklar
bir bulut düşüyor pencereme kan revan
her düş yoldan ibaret katran kokuyor bulutlar
her ölüm yolculuğumuzun başlangıcı
safranların,
zambakların sarısından ibaret her yer
kum saatinde iz bırakınca şehrin hafızâsı
sen yine de kendine yağmur olmuş bulutları seçersin
kervanın peşine takılan çocuk düşleri sana
gece olacak. kararan aynalar, kaybolan yüzler
çığlığımız karışacak gecenin yalnızlığına.
görülmüştür damgalı mektupların pulu somurtsa da
kapı aralığından içeri bırakılan ömre gülümseriz
batık geminin filikasında mahsur bırakılan gece
birden intihar korkusuyla dökülür ateş denizine.
incir kuşları hüzne akran, fırtınaya akran, aşk’a akran
suyu hark eden ‘martı’nın kanat izindeyiz. gene yoksun!
kuyudaki sesler korosu, çıldırtan, kayıp hatıralar
uzatırım sakalımı, yolculuk bahanemsin
beni serseriliğe yakıştırmasa da çocuklar.
kim daha göçebedir yolculuk akşamında,
kim ne kadar muhacir karanlık kuy(t)usunda?
hüzün düşürecekse kendini boşluğa
orası benim kalbim olsun
söyler meczup? – bu kuyu uçmak zamanıdır
hatıralar kırpılmış her yerinden, martılar gitmiş
kaybederim izimde izini. çöldür üstümüze kapanan.
şehrin kaybolan hâfızasıdır
çölde zaman
batık gemilerin filikasında mahsur kaldık
acımızı çiçek yapsın çocuklar, deniz kuşları
sor bana: – kim düze indirecek yokuşları?
artık seneler nakışlı ceviz bavulumuzda incelen yara
yok hükmünde soluyor hece taşına düşen avare sözler!..
beynimin kıvrımında aptal bir takıntı, yani yoksun
yani muğlak bir yaşama taslağı, kelimelerin çalımı
başka sen dokunmaz söze. aynalar pas tutmuş
sözler nasır. – eskiyen hüzünler hep yeni!
dost meclisine gelirse ağyâr gelirmiş
bu şehir yaralar beni
"bihakk-ı hazret-i mecnun izâle eyleye hak
serimde derd-i hıredden biraz eser kaldı"
keçecizade izzet molla
bu şehir yaralar beni
her yer kırık aynalar tapınağı
düşler kendi kuruntumuz yolculuk zamanına
mumdan gemiler senin için eriyor yokluk denizinde
yaralı bir deniz kuşu giriyor gemilerin intihar taslağına
kırpılmış her yerinden hatıralar.
dip’e çeken cıva teni üşüten talan
bulutlara taş atıyor çocuklar
bir bulut düşüyor pencereme kan revan
her düş yoldan ibaret katran kokuyor bulutlar
her ölüm yolculuğumuzun başlangıcı
safranların,
zambakların sarısından ibaret her yer
kum saatinde iz bırakınca şehrin hafızâsı
sen yine de kendine yağmur olmuş bulutları seçersin
kervanın peşine takılan çocuk düşleri sana
gece olacak. kararan aynalar, kaybolan yüzler
çığlığımız karışacak gecenin yalnızlığına.
görülmüştür damgalı mektupların pulu somurtsa da
kapı aralığından içeri bırakılan ömre gülümseriz
batık geminin filikasında mahsur bırakılan gece
birden intihar korkusuyla dökülür ateş denizine.
incir kuşları hüzne akran, fırtınaya akran, aşk’a akran
suyu hark eden ‘martı’nın kanat izindeyiz. gene yoksun!
kuyudaki sesler korosu, çıldırtan, kayıp hatıralar
uzatırım sakalımı, yolculuk bahanemsin
beni serseriliğe yakıştırmasa da çocuklar.
kim daha göçebedir yolculuk akşamında,
kim ne kadar muhacir karanlık kuy(t)usunda?
hüzün düşürecekse kendini boşluğa
orası benim kalbim olsun
söyler meczup? – bu kuyu uçmak zamanıdır
hatıralar kırpılmış her yerinden, martılar gitmiş
kaybederim izimde izini. çöldür üstümüze kapanan.
şehrin kaybolan hâfızasıdır
çölde zaman
batık gemilerin filikasında mahsur kaldık
acımızı çiçek yapsın çocuklar, deniz kuşları
sor bana: – kim düze indirecek yokuşları?
artık seneler nakışlı ceviz bavulumuzda incelen yara
yok hükmünde soluyor hece taşına düşen avare sözler!..
beynimin kıvrımında aptal bir takıntı, yani yoksun
yani muğlak bir yaşama taslağı, kelimelerin çalımı
başka sen dokunmaz söze. aynalar pas tutmuş
sözler nasır. – eskiyen hüzünler hep yeni!
dost meclisine gelirse ağyâr gelirmiş
bu şehir yaralar beni