Tabakçılık / Tabakhaneler
"Ağa Usta" ve "Yiğitbaşı"
İsmail Fandaklı
Çok hızlı koşarak, tabakhaneye bir şeyler yetiştirmeye çalışmadan(!), uzun yıllar Trabzon'da da çok önemli bir ekonomik girdi sağlayan tabakçılık konusunda dilimiz döndüğünce birkaç bilgi aktarmak istiyorum.
Cumhuriyetin ilk yıllarını incelediğimizde, az da olsa Trabzon'da birkaç imalathanenin olduğunu görüyoruz. Bunların en önemlilerinden biri de tabakçılık.
Bu meslek dalının Türklerde ne kadar yaygın olduğu biliniyor. Şöyle ki, Karadeniz kıyılarında olduğu kadar, İç Anadolu'nun hemen her kasabasında, dere ve çay kenarlarında tabakhanelerin üretim yaptığını okuduğumuz kaynaklardan öğreniyoruz.
Hayvan derisi kullanımı, insanlık tarihinde çok eskilere dayanıyor. Trabzon özelinde tabakçılık, özellikle on sekizinci yüzyılda kentte çok önemli bir meslek dalı olmuş. Meslek adının bir mahalleye verilerek günümüze kadar yaşatılmış olması da tabakçılığın ne kadar eski ve önemli olduğunu gösteriyor.
Osmanlı ekonomisi üzerine yapılan çeşitli araştırmaları incelediğimizde, deri ürünlerinin çok büyük önem taşıdığını görüyoruz. Öyle ki, Osmanlı ordularının koşum takımları, ayakkabı, botlarının yanı sıra at takımı malzemeleri bile bu sanayide emek veren ustalar aracılığı ile üretilmiş. Hatta bir dönem deri ürünleri, yasaklanan stratejik mal grubu olarak da değerlendirilmiş.
Görüldüğü gibi Osmanlı döneminde de önemli meslek dallarının başında gelen tabakçılık, elvan, meşin ve sahtiyandan (sepilendikten sonra boyanıp cilalanmış deri) gıcırtılı mes, pabuç, yemeni, çapula ve terlikler, bu mesleğin önemli ustalarının elinden çıkan başlıca ürünler olmuş yıllar yılı.
Trabzon'da ünlü ustaların elinden çıkan ürünler genellikle kentte ve bölgede yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılamış. Bununla da yetinmeyip, Trabzon'dan iç kesimlere de gönderilerek, daha büyük bir bölge insanının deri imalatından üretilen çeşitli ihtiyaçlarına yanıt vermiş.
Yaşadığımız kente ekonomik olarak yaptığı katkılar konusunda Bekir Sükuti Kulaksızoğlu, Yeniyol gazetesindeki 25 Temmuz 1935 tarihli yazısında, özetle şu bilgileri aktarmış:
"Tabaklık deyip de geçmeyelim. Trabzon'un öteden beri göğüs kabartan verimli bir sanatıdır. Görmek istersek, önemi de meydandadır işte. Bu sanat sahiplerinin işlediği deri ve köseleler, Zonguldak'a kadar Karadeniz kıyılarına ve arka illerimize gider, oraların ihtiyaçlarını karşılar; yabancı mallara karşı asığlı (asıg: fayda, kazanç, kâr) roller çevirir, paramızın yok yere dışarıya çıkmasına engel olur. Bu suretle Trabzon'a hayli para girerdi."
Peki, Trabzon'daki deri imalathaneleri, savaş dönemlerinde neler yapmış? Bunu da 16 Şubat 1946 tarihli Yeniyol gazetesindeki bir yazıdan öğreniyoruz:
"Dericilik sanayimiz vardır ki, bildiğiniz gibi bundan sadece Trabzon değil, bütün Karadeniz kıyılarımız ve arka illerimiz de geniş ölçüde faydalanır giderdi. Birinci Cihan Harbi'nde, Trabzon'da işlenen derilerin geniş bir bölgenin ihtiyaçlarını nasıl karşılamış bulunduğunu ve harp boyunca, her sahada sağladığı faydaları elbette ki unutmamışızdır."
Uzun yıllar kentin ekonomisine katkı sağlayan tabakçılık, istihdam bakımından da çok önemli bir yere sahipti. Bizim, çocukluk ve gençlik yıllarımızda Tabakhane Vadisi, bu alandaki işlevini az da olsa hâlâ devam ettiriyordu.
Adını vadideki işkolundan alan Tabakhane Köprüsü'nün doğu ayağının güney köşesinde yer alan ahşap bina, yakın zamana kadar söz konusu meslek grubunun simgesi olarak ayakta duruyordu. Alt katları işlenen derilerin kuruması için askılıklarla çevrili açık alan binanın, üst katı da imalathane olarak kullanılıyordu. Daha eski fotoğrafları incelediğimizde, bölgede buna benzer birçok yapının olduğunu görmekteyiz.
Tabakhane Köprüsü ayağında, son zamana kadar kalan ahşap bina, keşke mesleği simgesi olarak korunabilseydi. Tabi ki, yıkıp yok edilenler düşünüldüğünde, tabakçılık mesleğine ait binanın günümüze kadar gelememiş olmasına çok da şaşırmıyoruz!
Muğla Üniversitesi, SBE Dergisi Bahar 2001, dördüncü sayısında tabakçılık konusunda çok ilginç bilgiler verilmiş. Akademisyen - yazar Bayram Akça'nın kaleme aldığı araştırmada, meslek grubu ustalarıyla ilgili şu bilgi yer alıyor: "Bebağ teşkilatında, bu teşkilatın başında bulunan kişiye 'Ağa Usta' denirdi. Ağa Usta, pir vekili sayılırdı. Ağa Usta'nın vazifesi, umum esnafa nezaret etmek ve işlerini bakmaktı. Ağa Usta'nın bir de yardımcısı var ki, bu kişiye 'Yiğitbaşı' denirdi. Bu kişi, Ağa Usta'nın emirlerini yerine getiren bir memurdu."
Aynı araştırmada yer alan bir başka bilgide de, debağ teşkilatının yalnızca "Ağa Usta" ve "Yiğitbaşı"ndan oluşmadığı, ayrıca bu kurum esnafının ileri gelenleri ve seçilmiş ustaların yer aldığı bir de "İdare Kurulu" olduğu aktarılmış.
Bayram Akça'nın söz konusu araştırmasında, derinin geçtiği aşamalar şu şekilde aktarılmış:
"Dükkanlarda işlenen deriler, Muğla havalisindeki kasaplardan, köylerden, hayvan pazarlarından ve Denizli-Kale ve Tavas bölgesinden toplanarak at ve katırlarla Muğla'ya getirilen yaş derilerdi.
Değişik yerlerden toplanarak Muğla'ya getirilen bu yaş deriler, önce dükkan içinde bulunan su havuzuna atılarak burada bir - iki gün ıslatılır ve yıkanırdı. Deri sudan çıkarıldıktan sonra içindeki yağ ve etler temizlenirdi. Deri sonra da kireçlenirdi. On beş - otuz gün arası deri kireçli kaldıktan sonra burada çalışan çocuklar tarafından derinin kılları kireçle birlikte temizlenirdi. Sonra da kireçli havuzlara konurdu. Burada deri üç - dört gün kalarak kabarırdı. Burada kireçle temizlenen deri sama (köpek pisliği) konurdu. Eğer bu işte geç kalınırsa, deri çürüyebilirdi. Bu nedenle deri tam zamanında sama konma ve burada yeterli süre içinde kalmalıydı. Buradan alınan deri tekrar 'dar' denilen havuzlara konur ve üzerine de palamut kozası saçılırdı. Daha sonra da bir başka yerde kaynatılan sıcak su, bu üzerine palamut kozası konan derinin üzerine dökülürdü. Bu işlem de birkaç kez tekrarlanırdı. Böylece deri temizlenmiş ve boyanmaya hazır hale gelmiş olurdu. Daha sonra deri önce boyanır, sonra perdahlanır ve daha sonra da düzlenerek işlenecek hale getirilmiş olurdu."
Muğla örneğinde olduğu gibi Trabzon'da da deri esnafı kurullarının oluşturulup oluşturulmadığını bilemiyorum. Bu konuda özel bir araştırma da yapmadım. Bildiğim, anımsadığım, 1965'te annemle birlikte Tabakhane'ye gittiğimiz, Kırkmernivenler'deki tabakçı esnaflarından birine kurban derisini sattığımız… O yaşlarda, sattığımız kurban derisini, satın alan esnafın ne yapacağını bile bilmiyordum.
Sokakta çok hızlı yürüyen ya da koşan kişiye "Tabakhane'ye .ok mu yetiştireceksin?" diye sormalarının anlamını o yaşlarda anlamam olası değildi. Tabakhaneler, tabakçılar olmasa da, sorulan bu soru günümüzde hâlâ sorulmaya devam ediyor!..
Tabakhane vadisindeki tabakçı esnafı, Cumhuriyet sonrası Ankara merkezli alınan bir kararla kentin, yani yaşam alanlarının dışına çıkarılması talimatı verilmiş. Böylelikle Trabzon'daki tabakçı esnafı da, Değirmendere'nin yapay bir koluyla çalışması sağlanan taş değirmenli un fabrikasının arka tarafına, yani bu su kanalının yanına taşınmış.
Tarımla birlikte, küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık ülkemizde iflas ettiği için, dericilik, yani tabakçılık da eski önemini kaybetmiş durumda. Trabzon ekonomisinde önemli yer tutan çömlek, deri, çapulacılık, mensucat, balıkyağı… gibi meslekler, imalathane veya fabrikaların yerine bir başkaları konulabildi mi?
Antik kent Trabzon'da yaşayanlar olarak, bizi asıl ilgilendiren bu…
"Ağa Usta" ve "Yiğitbaşı"
İsmail Fandaklı
Çok hızlı koşarak, tabakhaneye bir şeyler yetiştirmeye çalışmadan(!), uzun yıllar Trabzon'da da çok önemli bir ekonomik girdi sağlayan tabakçılık konusunda dilimiz döndüğünce birkaç bilgi aktarmak istiyorum.
Cumhuriyetin ilk yıllarını incelediğimizde, az da olsa Trabzon'da birkaç imalathanenin olduğunu görüyoruz. Bunların en önemlilerinden biri de tabakçılık.
Bu meslek dalının Türklerde ne kadar yaygın olduğu biliniyor. Şöyle ki, Karadeniz kıyılarında olduğu kadar, İç Anadolu'nun hemen her kasabasında, dere ve çay kenarlarında tabakhanelerin üretim yaptığını okuduğumuz kaynaklardan öğreniyoruz.
Hayvan derisi kullanımı, insanlık tarihinde çok eskilere dayanıyor. Trabzon özelinde tabakçılık, özellikle on sekizinci yüzyılda kentte çok önemli bir meslek dalı olmuş. Meslek adının bir mahalleye verilerek günümüze kadar yaşatılmış olması da tabakçılığın ne kadar eski ve önemli olduğunu gösteriyor.
Osmanlı ekonomisi üzerine yapılan çeşitli araştırmaları incelediğimizde, deri ürünlerinin çok büyük önem taşıdığını görüyoruz. Öyle ki, Osmanlı ordularının koşum takımları, ayakkabı, botlarının yanı sıra at takımı malzemeleri bile bu sanayide emek veren ustalar aracılığı ile üretilmiş. Hatta bir dönem deri ürünleri, yasaklanan stratejik mal grubu olarak da değerlendirilmiş.
Görüldüğü gibi Osmanlı döneminde de önemli meslek dallarının başında gelen tabakçılık, elvan, meşin ve sahtiyandan (sepilendikten sonra boyanıp cilalanmış deri) gıcırtılı mes, pabuç, yemeni, çapula ve terlikler, bu mesleğin önemli ustalarının elinden çıkan başlıca ürünler olmuş yıllar yılı.
Trabzon'da ünlü ustaların elinden çıkan ürünler genellikle kentte ve bölgede yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılamış. Bununla da yetinmeyip, Trabzon'dan iç kesimlere de gönderilerek, daha büyük bir bölge insanının deri imalatından üretilen çeşitli ihtiyaçlarına yanıt vermiş.
Yaşadığımız kente ekonomik olarak yaptığı katkılar konusunda Bekir Sükuti Kulaksızoğlu, Yeniyol gazetesindeki 25 Temmuz 1935 tarihli yazısında, özetle şu bilgileri aktarmış:
"Tabaklık deyip de geçmeyelim. Trabzon'un öteden beri göğüs kabartan verimli bir sanatıdır. Görmek istersek, önemi de meydandadır işte. Bu sanat sahiplerinin işlediği deri ve köseleler, Zonguldak'a kadar Karadeniz kıyılarına ve arka illerimize gider, oraların ihtiyaçlarını karşılar; yabancı mallara karşı asığlı (asıg: fayda, kazanç, kâr) roller çevirir, paramızın yok yere dışarıya çıkmasına engel olur. Bu suretle Trabzon'a hayli para girerdi."
Peki, Trabzon'daki deri imalathaneleri, savaş dönemlerinde neler yapmış? Bunu da 16 Şubat 1946 tarihli Yeniyol gazetesindeki bir yazıdan öğreniyoruz:
"Dericilik sanayimiz vardır ki, bildiğiniz gibi bundan sadece Trabzon değil, bütün Karadeniz kıyılarımız ve arka illerimiz de geniş ölçüde faydalanır giderdi. Birinci Cihan Harbi'nde, Trabzon'da işlenen derilerin geniş bir bölgenin ihtiyaçlarını nasıl karşılamış bulunduğunu ve harp boyunca, her sahada sağladığı faydaları elbette ki unutmamışızdır."
Uzun yıllar kentin ekonomisine katkı sağlayan tabakçılık, istihdam bakımından da çok önemli bir yere sahipti. Bizim, çocukluk ve gençlik yıllarımızda Tabakhane Vadisi, bu alandaki işlevini az da olsa hâlâ devam ettiriyordu.
Adını vadideki işkolundan alan Tabakhane Köprüsü'nün doğu ayağının güney köşesinde yer alan ahşap bina, yakın zamana kadar söz konusu meslek grubunun simgesi olarak ayakta duruyordu. Alt katları işlenen derilerin kuruması için askılıklarla çevrili açık alan binanın, üst katı da imalathane olarak kullanılıyordu. Daha eski fotoğrafları incelediğimizde, bölgede buna benzer birçok yapının olduğunu görmekteyiz.
Tabakhane Köprüsü ayağında, son zamana kadar kalan ahşap bina, keşke mesleği simgesi olarak korunabilseydi. Tabi ki, yıkıp yok edilenler düşünüldüğünde, tabakçılık mesleğine ait binanın günümüze kadar gelememiş olmasına çok da şaşırmıyoruz!
Muğla Üniversitesi, SBE Dergisi Bahar 2001, dördüncü sayısında tabakçılık konusunda çok ilginç bilgiler verilmiş. Akademisyen - yazar Bayram Akça'nın kaleme aldığı araştırmada, meslek grubu ustalarıyla ilgili şu bilgi yer alıyor: "Bebağ teşkilatında, bu teşkilatın başında bulunan kişiye 'Ağa Usta' denirdi. Ağa Usta, pir vekili sayılırdı. Ağa Usta'nın vazifesi, umum esnafa nezaret etmek ve işlerini bakmaktı. Ağa Usta'nın bir de yardımcısı var ki, bu kişiye 'Yiğitbaşı' denirdi. Bu kişi, Ağa Usta'nın emirlerini yerine getiren bir memurdu."
Aynı araştırmada yer alan bir başka bilgide de, debağ teşkilatının yalnızca "Ağa Usta" ve "Yiğitbaşı"ndan oluşmadığı, ayrıca bu kurum esnafının ileri gelenleri ve seçilmiş ustaların yer aldığı bir de "İdare Kurulu" olduğu aktarılmış.
Bayram Akça'nın söz konusu araştırmasında, derinin geçtiği aşamalar şu şekilde aktarılmış:
"Dükkanlarda işlenen deriler, Muğla havalisindeki kasaplardan, köylerden, hayvan pazarlarından ve Denizli-Kale ve Tavas bölgesinden toplanarak at ve katırlarla Muğla'ya getirilen yaş derilerdi.
Değişik yerlerden toplanarak Muğla'ya getirilen bu yaş deriler, önce dükkan içinde bulunan su havuzuna atılarak burada bir - iki gün ıslatılır ve yıkanırdı. Deri sudan çıkarıldıktan sonra içindeki yağ ve etler temizlenirdi. Deri sonra da kireçlenirdi. On beş - otuz gün arası deri kireçli kaldıktan sonra burada çalışan çocuklar tarafından derinin kılları kireçle birlikte temizlenirdi. Sonra da kireçli havuzlara konurdu. Burada deri üç - dört gün kalarak kabarırdı. Burada kireçle temizlenen deri sama (köpek pisliği) konurdu. Eğer bu işte geç kalınırsa, deri çürüyebilirdi. Bu nedenle deri tam zamanında sama konma ve burada yeterli süre içinde kalmalıydı. Buradan alınan deri tekrar 'dar' denilen havuzlara konur ve üzerine de palamut kozası saçılırdı. Daha sonra da bir başka yerde kaynatılan sıcak su, bu üzerine palamut kozası konan derinin üzerine dökülürdü. Bu işlem de birkaç kez tekrarlanırdı. Böylece deri temizlenmiş ve boyanmaya hazır hale gelmiş olurdu. Daha sonra deri önce boyanır, sonra perdahlanır ve daha sonra da düzlenerek işlenecek hale getirilmiş olurdu."
Muğla örneğinde olduğu gibi Trabzon'da da deri esnafı kurullarının oluşturulup oluşturulmadığını bilemiyorum. Bu konuda özel bir araştırma da yapmadım. Bildiğim, anımsadığım, 1965'te annemle birlikte Tabakhane'ye gittiğimiz, Kırkmernivenler'deki tabakçı esnaflarından birine kurban derisini sattığımız… O yaşlarda, sattığımız kurban derisini, satın alan esnafın ne yapacağını bile bilmiyordum.
Sokakta çok hızlı yürüyen ya da koşan kişiye "Tabakhane'ye .ok mu yetiştireceksin?" diye sormalarının anlamını o yaşlarda anlamam olası değildi. Tabakhaneler, tabakçılar olmasa da, sorulan bu soru günümüzde hâlâ sorulmaya devam ediyor!..
Tabakhane vadisindeki tabakçı esnafı, Cumhuriyet sonrası Ankara merkezli alınan bir kararla kentin, yani yaşam alanlarının dışına çıkarılması talimatı verilmiş. Böylelikle Trabzon'daki tabakçı esnafı da, Değirmendere'nin yapay bir koluyla çalışması sağlanan taş değirmenli un fabrikasının arka tarafına, yani bu su kanalının yanına taşınmış.
Tarımla birlikte, küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık ülkemizde iflas ettiği için, dericilik, yani tabakçılık da eski önemini kaybetmiş durumda. Trabzon ekonomisinde önemli yer tutan çömlek, deri, çapulacılık, mensucat, balıkyağı… gibi meslekler, imalathane veya fabrikaların yerine bir başkaları konulabildi mi?
Antik kent Trabzon'da yaşayanlar olarak, bizi asıl ilgilendiren bu…