Trabzon'da, 13 Ekim Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü dolayısıyla "Sel ve Heyelan Kader Mi?" konulu panel düzenlendi.Vali Aziz Yıldırım, Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi'nde organize edilen panelin açılış bölümünde, coğrafyanın her şeyden önce kader olduğunu, afetlere maruz kalmanın ise kader olup olmadığının düşünülmesi gerektiğini söyledi.Yağmur ve selin dünyanın oluşumundan itibaren var olduğuna işaret eden Yıldırım, "Bunların hepsi bu coğrafyanın gerçekleri. Bunun afet haline gelmesi insanlara dokunduğu zaman. Öyleyse insanın bu tür doğa olaylarına alışık bir vaziyette, barışık bir hayat tarzı geliştirmek mecburiyetinde olduğunu görüyoruz." dedi.Yıldırım, dik yamaçlara ve dere yataklarına ev yapılmaması gerektiğinin altını çizerek, "Dere normal şartlarda akıyor ve insana dokunmuyor ama öyle bir zaman geliyor ki dere coşuyor bir bakıyorsunuz sel haline geliyor. Onun içindir ki bizler bunları dikkate alarak yerleşim yerlerimizi tespit etmeliyiz." diye konuştu.Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç ise kurumlar arasındaki iş birliği çalışmalarını çok önemsediklerini, müşterek projelere her zaman destek vereceklerini vurguladı.- "Çözüm önerileri üretecek enstitüler kurulmalı"Panelistlerden, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama Araştırma Merkezi (UYGAR) Müdürü Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy, heyelan ve taşkınların son yıllardaki iklim değişiklikleri nedeniyle daha da arttığını ifade etti.Ani yağışların neden olduğu su baskınları ile altyapı yetersizliği ve insan eliyle doğanın tahrip edilmesinin afetlerin olumsuz etkilerini yükselttiğine dikkati çeken Ersoy, şunları söyledi:
"Ülkemiz bu tür afetlerin en çok yaşandığı coğrafyalardan bir tanesidir. Geçmişte bölgemizde yaşadığımız birçok trajik olay, heyelan ve taşkın riskinin ne kadar ciddi olduğunu bizlere göstermektedir. Afetlerle mücadelede en önemli unsurlardan biri bireylerin ve toplumların bilinçli olmasıdır. Öncesinde alınacak önlemler ve sonrasında yapılacak stratejilerle yönetilebilir."Ersoy, 2004-2024 yılları arasında küresel ölçekte 7 bin doğa kaynaklı afetlerde 1 milyon 250 bin insanın hayatını kaybettiğini belirterek, "Sadece 2021 yılında 432 adet doğa kaynaklı afet meydana gelmiş, bunların yüzde 50'sini taşkınlar oluşturmuştur. Dünya ölçeğinde verilen bu rakamlar dikkate alındığında heyelanların sadece yüzde 3'lük paya sahip olduğunu görüyoruz." dedi.Doğu ve Batı Karadeniz'de heyelanların sıklıkla meydana geldiğini aktaran Ersoy, şöyle devam etti:"Türkiye'de dünya ülkelerinden daha farklı olarak son 50 yılda doğa kaynaklı afetleri incelediğimizde, heyelanların yüzde 45'lik oranla ilk sırada, depremlerin yüzde 18 ile ikinci sırada, taşkınların da yüzde 14'lik oranla üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderek arttığını göz önüne aldığımızda 2019 yılında ülkemizde taşkın ve heyelanların diğer afetlere içindeki oranının yüzde 70 olduğunu görüyoruz. Ülkemizin en fazla yağış alan yeri Doğu Karadeniz Bölgesi'dir. Heyelan, kaya ve taş düşmeleri ile taşkınlar nedeniyle çok sık afetin yaşandığı bir bölge. Doğu Karadeniz'de doğa kaynaklı afetler içinde taşkın ve heyelanlar yüzde 95'lik oranla ilk sırayı alıyor."Trabzon'da 1950-2019 yılları arasındaki verilere göre, 1673 heyelan meydana geldiğini vurgulayan Ersoy, 1950'den itibaren Türkiye'de meydana gelen heyelanların 5'te 1'inin Trabzon, Rize, Erzurum ve Giresun'da olduğunu ifade etti.Ersoy, sel ve heyelanlardan kaynaklanan olumsuzlukların çözümü konusundaki önerisini ise şöyle anlattı:"Üniversiteler, TÜBİTAK, kamu kurumları bir komisyon oluştursunlar. Çünkü biz farklı iklim şartlarını taşıyan bir ülkeyiz. Her bölge için ayrı ayrı çalışma konuları belirlensin bölgesel sorunlarla örtüşecek şekilde. Bunlara da çözüm önerileri üretecek enstitüler kurulmalı. Bu enstitüler eğer bizim bölgemizde sel ve heyelanlarla ilgili çalışacaksa bakanlığına bağlı olsun, yüksek lisans ve doktora tezleri üretebilsin."Panelde, KTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Yüksek ve araştırmacı-yazar Fatih Erol da sunum yaptı.
"Ülkemiz bu tür afetlerin en çok yaşandığı coğrafyalardan bir tanesidir. Geçmişte bölgemizde yaşadığımız birçok trajik olay, heyelan ve taşkın riskinin ne kadar ciddi olduğunu bizlere göstermektedir. Afetlerle mücadelede en önemli unsurlardan biri bireylerin ve toplumların bilinçli olmasıdır. Öncesinde alınacak önlemler ve sonrasında yapılacak stratejilerle yönetilebilir."Ersoy, 2004-2024 yılları arasında küresel ölçekte 7 bin doğa kaynaklı afetlerde 1 milyon 250 bin insanın hayatını kaybettiğini belirterek, "Sadece 2021 yılında 432 adet doğa kaynaklı afet meydana gelmiş, bunların yüzde 50'sini taşkınlar oluşturmuştur. Dünya ölçeğinde verilen bu rakamlar dikkate alındığında heyelanların sadece yüzde 3'lük paya sahip olduğunu görüyoruz." dedi.Doğu ve Batı Karadeniz'de heyelanların sıklıkla meydana geldiğini aktaran Ersoy, şöyle devam etti:"Türkiye'de dünya ülkelerinden daha farklı olarak son 50 yılda doğa kaynaklı afetleri incelediğimizde, heyelanların yüzde 45'lik oranla ilk sırada, depremlerin yüzde 18 ile ikinci sırada, taşkınların da yüzde 14'lik oranla üçüncü sırada yer aldığını görüyoruz. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderek arttığını göz önüne aldığımızda 2019 yılında ülkemizde taşkın ve heyelanların diğer afetlere içindeki oranının yüzde 70 olduğunu görüyoruz. Ülkemizin en fazla yağış alan yeri Doğu Karadeniz Bölgesi'dir. Heyelan, kaya ve taş düşmeleri ile taşkınlar nedeniyle çok sık afetin yaşandığı bir bölge. Doğu Karadeniz'de doğa kaynaklı afetler içinde taşkın ve heyelanlar yüzde 95'lik oranla ilk sırayı alıyor."Trabzon'da 1950-2019 yılları arasındaki verilere göre, 1673 heyelan meydana geldiğini vurgulayan Ersoy, 1950'den itibaren Türkiye'de meydana gelen heyelanların 5'te 1'inin Trabzon, Rize, Erzurum ve Giresun'da olduğunu ifade etti.Ersoy, sel ve heyelanlardan kaynaklanan olumsuzlukların çözümü konusundaki önerisini ise şöyle anlattı:"Üniversiteler, TÜBİTAK, kamu kurumları bir komisyon oluştursunlar. Çünkü biz farklı iklim şartlarını taşıyan bir ülkeyiz. Her bölge için ayrı ayrı çalışma konuları belirlensin bölgesel sorunlarla örtüşecek şekilde. Bunlara da çözüm önerileri üretecek enstitüler kurulmalı. Bu enstitüler eğer bizim bölgemizde sel ve heyelanlarla ilgili çalışacaksa bakanlığına bağlı olsun, yüksek lisans ve doktora tezleri üretebilsin."Panelde, KTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Yüksek ve araştırmacı-yazar Fatih Erol da sunum yaptı.